16 Mart 2011 Çarşamba
Nice
varlığı huzur veren insan!
Yalan yok arkadaş. An itibariyle yazıyı yazmak için tam 50 dakikam var. Ve göreceksiniz 50 dakika uğraşıp ortaya ne çıkar(ama)dığımı. Kafam çalışsın diye yemediğim şeker içmediğim meyve suyu kalmadı odada. Sonuç, haaala bir ışık yok.(7 dk oldu başlayalı, hala buradayım.)(Pardon 8miş.)
Neyse vakit atar vakti değil. Gelelim sebeb-i yazımıza. 5 yıldır saçımı süpürge ettiğim, yemeyip yedirdiğim, içmeyip içirdiğim ve en sonunda kıvama getirdiğim memre’nin etinden sütünden faydalanma zamanımız gelmiştir. Yok sanırım yanlış başladım, baştan alalım.
5 yıldır.. Olmadı. Bu şekilde başlayamıycam.
Amaan bu adamın doğum günü işte. Bunca zamandır tanışıyor olmamıza rağmen bırak bir doğum gününü beraber geçirmemizi, daha aynı 3 metrekare içinde aynı havayı soluyamadık. Yine de belki benim kağıt param bir şekilde döne dolaşa memre’nin cebine girmiştir. Hınzır.(19 dk geçti, bence aşama kaydetmişim.) Neyse, görüşememiş olsak da ben bu adama tarifsiz bir sevgi ile bağlıyım çünkü bende kimsenin başaramadığını yapıyo bu adam. Nasıl yapıyo, ne kullanıyo da geliyo bilmiyorum ama ne kadar kızgın olursam olayım anında unutturabiliyo. “Varlığı huzur veren insan, memre.” diye boşuna dememişiz sanırım.
To sum up,.. Şaka şaka. İyi ki varsın, iyi ki hayatımızdasın. Nice beraber 5-10-15 yıllara.. Kaç oldun şimdi? 11 mi?
ideal insan memre.
bizim hikayemiz aslında biraz ilginç memreyle. genelde o beni döver ben ehe diye gülerim falan. fırat ifadesi takınırım suratıma. öyle ilginciz ama severiz birbirimizi (bence sever yani o da beni) bu adamı 2 yıla yakın süredir falan tanıyorum. kendisi en çabuk ısındığım insanlardan biri olmuş olup, kafa yapıma en çok benzeyen insan olarak da hayatımda önemli bir yer almıştır sevgili seyirci. ben normalde 2 kardeşim. kendim büyük kardeş olarak keşke benim de bir ağbim olsaydı demişimdir yıllardır. kendisi öyle de bir boşluğu doldurmaktadır yani
şimdi aslında aşırı duygusala bağlamak istemem ama galiba bağladım ben. belki de memrenin yazıyı okuduktan sonra kafama kafama nasıl vuracağı aklıma gelmiş ondan ağlıyor olabilirim. emin olamıyorum o konuda
ha ben bunları niye yazıyorum? çünkü bugün memre adlı insan bi yaşına daha girdi. aslında pek böyle kutlama yazısı falan yazabildiğimden de değil ama böyle büyük bir ayrıcalığı hak ettiğinden döküyorum bunları ekranınıza. çünkü belki de kendisi görüp görebileceğiniz en ideal insanlardan birisi. eğer benim bu bolca övgülerimden sonra fotoğrafına ve adresine ulaşmak isteyen bayan hayranları olursa bana pm atabilrler. sonuçta arkadaş arkadaşın... diye bir söz var
işin özü, uzun lafın kısası, kıssadan hisse, başka bir deyişle haticeye değil neticeye bakacak olursak dik4gencin hepsinin hayatında önemli bir yere sahip olduğu için kendisine çok teşekkür ediyorum. iyi ki doğdun memre. iyi ki varsın...
bu da doğum günü şarkın =)
3 Mart 2011 Perşembe
And the oscar goes to...
İlk olarak şunu belitmem gerekiyor ki aday olan tüm filmleri izlemedim. Kendi içimde izleyip de favori bulduklarım elbette vardı ama asıl güvendiğim oyuncu performanslarıydı çünkü aday olan tüm oyuncuları izlemişliğim ve dolayısıyla haklarında fikir sahibi olmuşluğum vardı. Bunun verdiği ilhamla, ufak bi besmele eşliğinde başlıyoruz.
Adaylıklarda kendimce en önemsizinden önemliye doğru gideceğim o nedenle önceliğimiz en iyi yabancı film dalında. Efendim, benim diğer hemcinslerimin aksine Javier Bardem'e inanılmaz bir antipatim var. Kitleleri nasıl peşinden koşturduğunu belki biri açıklayabilir bana ama ölünceye dek Penelope Cruz'u nasıl tavladığı gizemini koruyacak benim bilincimde (ki "ses tonu" bir erkekte olmazsa olmazımdır ama o bile kurtarmıyor). Eminim kendisi de bana bayılmıyordur (tanısa çok sever bence ama neyse) bu nedenle buna takılmamak lazım . Sırf "o" oynuyor diye bir gece öncesinden duaya başladım "allaaam noolurrr! bak lütfenn "Biutiful" da J.Bardem de ödülsüz kapatsın geceyi lütfen lütfen lütfen!!!" şeklinde. Nitekim -nasıl bi sevilen kulsam- kendisi de filmi de ödül alamadı. Bu nedenle filme payı olan herkesten çok özür diliyorum buradan. O ödülü alamamanızın en büyük sebebi benim ve pişman da değilim. Haevnen de bence gayet hoş bir film olmuş hakkıyla aldı ödülü.
İkinci dalımız "en iyi animasyon". Bu daldaki her filmi izledim (evet küçük bir kardeşim ve onu bahane edecek kadar büyümemiş bir çocuğum var içimde). Toy Story 3 gerçekten 10 numara filmdi. Emeği geçen herkese kocaman bir alkış. Yalnız l'illusionniste gerçekten çok başarılı bir film. Keşke aralarında paylaşabilselerdi de kimsenin gönlü kırılmasaydı.
"en iyi görsel efekt"; inception'a daha sonraki dallarda daha geniş değineceğim o nedenle kısaca söyleyeyim; hak etti ve kazandı.
"en iyi ses kurgusu"; ben bu konuda çok fikri olan bir insan değilim. Neye göre verdiklerini de tam olarak bilemiyorum. Inception keşke başka dallarda alsaydı ödülleri diyor ve "en iyi ses" ile beraber kapatıyorum.
"en iyi orijinal müzik"; tüm adayları dinlemedim o nedenle taraflı bir yorum olabilir ama ben Hans Zimmer'ın almasını uygun buluyordum. Çok üzüldüğünü sanmıyorum bu ödülü kaptırdığına ama yine de The Social Network'e gitmesi hoş olmadı.
"en iyi orijinal şarkı"; Toy Story 3'ün aldığı herhangi bir ödüle yanlış demek haksızlık olur. Bence tam gerektiği gibi verildi bu dalda ödül.
"en iyi makyaj"; bu dalda neden bu kadar az aday var anlayamadım. Bir kere neden Alice in Wonderland aday değil?!. The Wolfman'ı izlemedim ama gördüğüm kadarıyla makyaj başarılıydı. Tebrik ediyoruz.
"en iyi kostüm"; çok doğru bir tercihle Alice in Wonderland'a gitti. Alkış.
"en iyi kurgu"; fazla popüler olana duyulan önyargım bazen olur ama bu sefer gerçekten olmamıştı. Ben The Social Network'ü vizyonda izledim ve çokça beğendim. Ama bu dalda The Fighter ve daha da önemlisi Black Swan varken ödülün bu filme gitmesi bir sinemasever olarak kanıma dokundu azıcık. Ne düşünerek verdiler bilemiyorum -ki genelde bu alan "en iyi film" alanıyla paralel olur, onu da yapmadılar- ama çok haklı bir ödül olduğunu söyleyemem. Belki diğer adaylar bu kadar iyi olmasa alması normaldi ama bu şartlar altında "ı ıh, olmadı akademi" diyoruz. Pek önemli not: bu dalda Inception'u aday göstermemek gördüğüm en adaletsiz oscar kararıdır.
"en iyi sanat yönetimi"; bu ödülü Alice in Wonderland filminden çok Tim Burton adı aldı gibi geldi bana. Ama kendisine boynumuz kıldan ince. Alkış.
"en iyi görüntü yönetmeni"; vallahi yönetmenini bilemeyeceğim ama "en iyi görüntü" kesinlikle Inception ve Black Swan arasında gidip gelirdi. Nitekim Inception ödülü kucakladı. Biraz buruk bir alkış.
"en iyi uyarlama senaryo"; bu Social Network aşkını gerçekten çözemedim. Yani tamam iyi film ama dönüp diğer adaylara hiç mi bakmadılar insaf! 127 Hours bence bu dalda ödülü alması gereken filmdi. Ya da şöyle diyelim daha doğru: The Social Network bu dalda kesinlikle ödülü almaması gereken filmdi.
"en iyi orijinal senaryo"; bu dalda söyleyecek bir kaç sözüm var. Kurguda ödül vermedikleri için King's Speech'e ödülü verdiklerini düşünüyorum. Ama bu Inception, Black Swan(aday bile değil!) ve de The Fighter'ın hakkının yendiği gerçeğini değiştiremiyor. Öncelikle şunda bir hemfikir olalım orijinal senaryo ne demek? Daha önce birebir yaşanmış hatta tarihsel olan bir olayı/dönemi yeni bir bakış açısıyla anlatınca orijinal bir senaryo elde etmiyorsunuz maalesef. Anlatımı güzeldir, oyunculukları şahanedir bunlar çok ayrı şeyler. Bunlara kanıp da gerçekten "orijinal" olan senaryoları heba etmek olmaz. Inception'a çok çok yazık oldu. Anlayamadılar mı naaptılar filmi??
"en iyi yardımcı kadın oyuncu"; Helena Bonham Carter çok sevdiğim bir oyuncu olsa da bu dalda Melissa Leo hak eden taraftı. Kendisini kutluyor öpücüklerimi yolluyorum. Alkış.
"en iyi yardımcı erkek oyuncu"; öncelikle belirtiyorum, ben Christian Bale'a aşığım. Hayran falan değilim. Direk olarak aşığım. Hani bir söz var ya "beğendiğimiz bedenlere hayalimizdeki ruhları koyup aşk sanıyoruz" diye. Hah işte o sözü çürütüyorum. Çünkü C.Bale (yani bu sözdeki "beğendiğim beden"e tekabül eden) dünyanın en berbat ruhuna da sahip olsa benim kabulüm. -Kabulüm derken ömür boyu olması şart değil hislerim son bulana kadar.- O nedenle kendisinin alacağı her türlü ödül "en haklı", "en doğru" ödül oluyor benim nezdimde. Bir gün o kırmızı halıdan (yanında benimle) yürüyüp "en iyi erkek oyuncu" ödülüne uzanmasını yürekten diliyorum. Kocaman öpüyor, eşiyle de mutluluklar diyorum. (şaka)
"en iyi erkek oyuncu"; benim bu dalda favorim C.Bale idi( bkz: bir önceki paragraf). Ama kendisi bu seferlik yardımcı oyuncu dalında aday olduğundan ödülün benim gözümdeki önemi biraz azaldı. Colin Firth o gece antipatimi kazanmayı başarsa da kendisi çok başarılı bulduğum bir oyuncu. Hele diğer adaylardan biri J.Bardem iken kendisinin en ateşli destekleyicilerinden biriydim. Tebrikler + alkış.
"en iyi kadın oyuncu"; kurallar gereği oraya 5 adet aday göstermek zorundalar. Bunu anlıyorum. Ama o adayların (4ünün) kalkıp da umutla o geceye katılmasını ben anlayamadım. Yazık ediyorlar umutlarına, heveslerine. Nicole Kidman'ı severim, beğenirim. Annette Bening'in de "The Kids Are All Right" filminde çok iyi bir performans sergilediği kulağıma geldi. Amma velakin orada koskocaman bir "Nina" yani "Natalie Portman" varken, dönüp de diğerlerine bakmaya, hak hukuk muhabbeti yapmaya gerek yok. En birinci olan kazandı. En güzel konuşmayı yaptı ve kalbimi bir kez daha kazandı. Bebeği de inşallah kendisinin erkek versiyonu olur ve şimdiden getirdiği uğuru tüm hayatına yansıtır. Çok çok tebrikler.
"en iyi yönetmen"; adayların hepsini biliyorum. Takip ediyorum ve filmlerini de izledim. David Fincher'i çok severim. Ancak kendisinin The Social Network ile bu ödülü alması benim de içime sinmeyecekti. Bir başka törende diyorum kendisine. Ama orada bir adet Darren Aronofsky gerçeği vardı! Black Swan gibi bir şaheserle de bu ödülü alamayacaksa daha ne zaman alacak çok büyük merak içindeyim. Beni en çok şaşırtan dal buydu açıkçası. Büyük hayal kırıklığına uğradım. "Heykelcik eline çok yakışacaktı Darren! Sana komplo kuruyorlar!!!"
"en iyi film"; ve evet geldik en büyük dala. Açıkçası bu dal hakkında en az eleştiri yapılabilecek olanı. Çünkü bir filmin "en iyi" olmasının bir çok kıstası var. King's Speech çok iyi film evet ama ben olsam gözüm kapalı ödülü Black Swan'e verirdim. İçimde de en ufak bir şüphe, mahcubiyet olmazdı. Onun dışında ise The Fighter ve Inception ödülü alsa hiç üzülmezdim. Ama King's Speech bence üçüncü etapta ödül verilebilecek bir filmdi. Yapacak bir şey yok. Üzüldüm ama tebrik etmek de lazım. Alkış.
Geceden kısa kısa bir şeyler;
*Mila Kunis çok ama çok güzel bir kadın ve o gecenin en şıkları listesinde zirveye oynardı.
*Sunucuları çok beğenemedim.(ki ayrı ayrı severim kendilerini de oyunculuklarını da). Özellikle James Franco fazlasıyla gergin ve yapmacık geldi bana.
*Kirk Douglas gerçek bir yıldız! O sahnedeyken inanılmaz eğlendim.
*C.Bale'in eşinin adını unutması çok hayırlara vesile olabilecek bir andı. Kendi namıma ufak bir pay çıkarttım pek tabii. Yuva yıkan olmak istemem kendi kendilerine yıkılsınlar da ben devralayım.
*"en iyi film" ödülünün adaylar videosu gerçekten çok iyiydi ama keşke Natalie Portman'ın "Kusursuzdum!" repliğiyle bitirilseymiş ve tüm video boyunca bangır bangır "biz King's Speech'i seçtik!" diye bağırmasalarmış.
*ödül açıklamaları aralarındaki şovlar fazla uzun ve gereksizdi. Anlıyorum reyting için gerekli bunlar ama daha ilgi çekici şeyler bulunabilir.
*nedense çok az ünlü sima katıldı. Adaylar da gelmese onların beni izlemesi gerekecek kadar ünsüz bir tören olabilirmiş.
*Natalie Portman gecenin en tatlı insanıydı.
*Christian Bale'e çok aşığım.
2 Mart 2011 Çarşamba
ne ödülmüş arkadaş!
oscar.
o ödül benimdi bi kere!
ilk haftamızın konusu oscarlar oldu. hazır tazeyken yazalım istedik. o yüzden öncelikle şunu paylaşayım. elinizde hazır liste olsun => şu
göreceğiniz üzere oscarlarımız birkaç film üzerinde biraz yoğunlaşmış durumdalar. kendileri Black Swan 8.5 imdb puanlı, Inception 8.9 puanlı, The King's Speech 8.4 puanlı, The Social Network 8.1 puanlı, bir de Alice In Wonderland 6.6 puanlı. bunlar almış genel olarak ödülleri. aradalarda da 2-3 taneyi başka filmlere serpiştirmişler.
tabi ben aşırı ilgili biri olmadığımdan dolayı gecenin köründe ayakta kalmadım izlemek için ödül törenini. ama eminim ki şahane bir şey olmuştur. kırmızı halıda geçidi izlemek falan. en son emmy ödüllerinin büyük bir kısmını izlemiştim oradan biliyorum nasıl güzel görünebildiğini bu tip törenlerin.
aslında filmlerin hepsi hakkında kısa kısa yorumlar yapmak isterdim ancak aralarından bi insepşını izledim. bi de Alisi. onlar da aldıkları ödülleri hak etmişler diyebilirim ama ben. zaten Aliste Tim Burton gibi bi adam yönetmen olmuşken, bu filmin en iyi kostüm tasarımı ödülü gibi bir şey almaması çok ayıp olurdu bence. o değil de Alis nedir ya? özel isimleri ne zamandan beri Türkçeye çeviriyoruz sevgili çevirmenler bi ara uğrayın bana da öğretin o işin istisnai durumlarını falan. sonra The King's Speech adlı filmin çevirisinin de Zoraki Kral oluşu falan. hiç hoş şeyler değil yani
insepşın da şöyle güzel bir terim kattı bize. insepşın yapmak gibi. onun için de tebrik ediyorum kendilerini.
Black Swan'ın ülkemizde neden o kadar geç gösterime girdiğini emin olun çok merak ediyorum. tamam internetten falan indirip izleyebilirdim de şu anda bile zaten kapalı olan bi sitede yazı yazıyorum. bi de onu yapsaydım mahkeme beni falan da kapatırdı. hiç lazım değil. o açıdan yani. ama en kısa sürede izlemek istiyorum Black Swan'ı da The King's Speech'i de.
bunlar dışında da bence ben Colin Firth ile kapışabilirim best actor kategorisinde. öyle inanıyorum. o yüzden dedim o ödül benimdi diye zaten. neyse. umarım seneye birileri beni filme çeker de görür ne kadar iyi oyuncu olup da etraftakilere bir şey hissettirmeden neler yaşadığımı görebilir sanat camiası da.
ilk yazım için şimdiklik bu kadar televizyonunu şimdiye kadar kapatmama becerisi gösterebilmiş seyirci. beni izlediğiniz için teşekkür eder. haftaya görüşmek temennilerimi iletirim..
ha bi de dipnot: biz bazen böyle konu bulmakta falan zorlanabiliriz. herhangi bir konu veya şey gelirse hakkında 4 farklı şey duymak istediğiniz. bi yorum bırakıverseniz değerlendirmeye alırız bence biz ;)